Çarşamba

ORADAN, BURADAN, SOSYAL MEDYADAN

Dün İnstagram'a canlı yayın özelliği geldi..

Ne yapıyor bu İnstagram yahu?

Önce Snapchat'e özendi hikaye kısmı eklendi.

Sonra Pinterest'e özendi fotoğrafları kaydetme özelliği eklendi.

E şimdi de Facebook'a özendi canlı yayın özelliği getirildi. Nasıl oldu sizce?

Aslına bakarsanız bu sosyal medya çılgınlığı bir bakıma çok güzel. Bir sürü arkadaşın oluyor, hayatına yaptığın ufak değişimlere yön veriyor. Faydalı içerik üreten ya da seni sebepsiz gülümseten pozitif insanları takip ettiğinde seni bir bakıma geliştirmiyor mu? Mutlu etmiyor mu? Ama uzun uzadıya düşündüğümde endişelenmiyor da değilim. Arkadaş derken biraz hayali karakterleri mi yerleştiriyoruz acaba hayata? Ne kadar gerçek yaşananlar? Black Mirror'a dönmeyelim sonra :)

Ben en aktif şekilde benzerlerinin bütün özelliklerini içinde bulunduran, sosyal platformların şahı olan İnstagram'ı kullanıyorum. E şimdi bir de blogum var. Ben mi eleştiriyorum yani bu sosyal medya bağımlılığını? :))


Evet ama aslında endişelendiğim şey sosyal medyada aktif olunması değil. Paylaşmak ve çoğaltmak da değil. Bilgi, sevgi, mutluluk paylaşınca çoğalır. Sahi siz bazen hiç tanımadığınız bir insanla dertleşme ihtiyacı duymadınız mı? Konserde bağırarak şarkınızı söylerken tanımadığınız bir insanla göz göze gelip onun da sizin kadar kaptırmış olduğunu görüp birbirinize gülümsemediniz mi? Hastanede sıra beklerken "Ay sizin oğlanın neyi var? Evet kaynımda da var, hııhım çekme yapıyor evet aynıı kaynım :) " demediniz mi? Dokunmak mı lazım illa paylaşmak için? Kalbine dokunmak yetmez mi sevebilmek için?

Asıl mesele sanal hayata dalıp gerçek hayattan kopmamak. Nasıl yani? Şöyle yani: gerçek hayattan kopup o sanallıkta yaşıyormuş boyutuna ulaşmamak gerek. Bolu'ya mı gittim? (Ah keşke! Bu mevsimde de bir Bolu çıkarması süper gider bak özledim de zaten) Hah dur gittin değil mi Bolu'ya? Git tertemiz havasını içine çek, gözlerini kapat, rüzgarı ve o güzel dağ havasını ve çam kokusunu içine çek sevdiğinin elini tut, göğsüne yaslan gülümse... O anı gerçekten yaşa bir önce. Öylesine yaşama ama. Yıllar sonra gülümseyerek gözlerini kapattıp hayal ettiğinde hatırlayabilecek kadar hisset önce. Yaptın mı? O zaman sen tamamsın! Şimdi fotoğrafla o güzelliği... Fotoğrafla ki ileride rastgele karşına çıktığında seni mutlu edebilecek ufacık bir sebebin olsun :) Paylaş şimdi... İnsanlar görsün. Belki aklına düşsün, şehrin keşmekeşine sıkışmışken aklına bir fikir getir. "Haydi biz de kaçalım." Ya da eski günlerini hatırlasın "Biz gittiğimizde şurada oturmuştuk." gülümsesin. Paylaşımın kimseye ulaşmayacak dahi olsa en kolay ulaşılabilir arşivleme yöntemi sonuçta aklına estikçe açar açar bakarsın :)

Paylaşan insanları eleştirebilmek için hiçbir hesabınızın olmaması gerekir bana göre.

Bu platformların amacı paylaşmak ve şahsi hesaplar neticede. E bir de senin kendi içinde de paylaşılanlara karşı bir merak var demek ki... Çok paylaşım yapmasan bile en azından ilgini çeken alanlardaki paylaşımları takip etmeyi seviyorsun demektir :) Sürekli sunum paylaşan bi sayfa seni rahatsız ediyorsa takip etmezsin, en kötü engellersin, görmezsin ama eleştirmeye hakkımız yok. Onun da hitap ettiği ondan da zevk alan insanlar var. Sen ilgilendiklerine yönelirsin olay biter. Ben yaşıyorum mesela, hiç adını bile duymadığım bir kitap paylaşımına denk geliyorum, merak edip okuyorum, bakış açım değişiyor. Bunu sosyal medya sağlıyor. Ayarını bildiğin sürece çok da kötülenecek bir mecra değil o yüzden bana göre bu sosyal medya ağları.

Lafın özü herkesin hayatına kimse karışamaz :)))




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder